İş sağlığı ve güvenliği açısından bir diğer önemli risk ve tehlike taşıyan çalışma alanlarından biri de sağlık hizmetlerinin verildiği hastanelerdir. Ortam ölçümü kapsamında, kimyasal, fiziksel , biyolojik, çevresel, psikososyal, ergonomik tehlike ve risklerle karşı karşıyadır ve bu tehlikeler ise sağlık çalışanlarında iş performanslarının azalmasına neden olur; bu nedenlerden dolayı iş kazaları ve meslek hastalıkları meydana gelmektedir. Bu tip durumlar hem sağlık çalışanını etkiler hem de hastaların güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu nedenlerden dolayı, çalışma ortamının ‘İSGÜM’ hükümlerine uygun hale getirilmesi, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı yaratmak açısından önem taşımaktadır. Bundan sebepler hastanelerde ortam ölçümlerini yaptırmanın ana başlıkları halinde inceleyelim.
Sağlık Çalışanlarını Etkileyebilecek Tehlike ve Riskler
Sağlık çalısanların, sağlık açısından maruz kalabileceği bir takım riskler bulunmaktadır. Bu riskler, fiziksel kimyasal, biyolojik, ergonomik ve psikolojik risklerdir. Bu riskler konuda arastırma yapan; Amerikan Ulusal Mesleki Sağlık ve Güvenlik Enstitüsü (National Institute for Occupational Safety and Health); hastanelerde 29 çeşit fiziksel, 25 çeşit kimyasal, 24 çeşit biyolojik, 6 çeşit ergonomik ve 10 çeşit psiko-sosyal tehlikenin ve riskin olduğunu saptamıştır. Bu tehlike ve risklerin yaratmış olduğu problemler ortaya çıkmıştır ve bu riskler iş verimini düşürmekte, iş kazalarının artması ve sağlık çalışanlarının, bakım verdiği kişilerin doğrudan risk altında kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarının sağlık koşullarına uygun hale getirilmesi oluşabilecek bütün risk etmenlerinin ortadan kaldırılması sağlanmalıdır.
Hastanelerde Biyolojik Risk Etmenleri
Sağlık çalışanlarının günlük çalışmaları sırasında en çok karşılaştıkları ortam faktörü biyolojik etkenlerdir. Birçok ülkede güvenli olmayan çalışma koşulları, işle ilişkili enfeksiyonlara (HIV, tüberküloz vb.) ve mesleksel yaralanmalara neden olmaktadır.
Sağlık çalışanları, hastanede klinik faaliyetlerini yerine getirirken iğne batması ve kan yoluyla bulaşan patojenlere karşı yüksek risk altında olması nedeniyle, sağlık çalışanlarının kan ve diğer vücut sıvıları yoluyla bulaşan hepatit B virusu HBV, hepatit C virusu (HCV) ve insan immün yetmezlik virusu (HIV), Brucella gibi etkenlere bağlı infeksiyonlara yakalanma riskleri artmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği alanında görevli çalışanların, hastanelerde bulaşıcı hastalıklar konusunda mutlaka Enfeksiyon Kontrol Komitesi ile işbirliği yapması, enfeksiyonlardan korunma yöntemleri, bağışıklama (aşılama) programları ve enfekte materyalle oluşan iş kazalarında yapılması gerekenler belirlenmelidir. Hastane çalışanlarının işe giriş muayenelerinin yapılması ve aşılarının tamamlanması enfeksiyon kontrolü açısından gereklidir. Bulaşıcı hastalıklardan korunmada el yıkama, hastanelerde hem çalışan sağlığı hem de hastane enfeksiyonlarının önlenmesi açısından oldukça önemlidir.
Hastanelerde Kimyasal Risk Etmenleri
Sağlık kurumlarında insan sağlığına zararlı toz, buhar, gaz, sıvı şeklinde 299 değişik kimyasal bileşenin kullanıldığı yapılan araştırmalarda saptanmıştır. Sağlık çalışanlarının zaman zaman maruz kaldıkları riskleri sırasıyla dezenfektan, deterjan, anestezik gaz, strerilize ajanlar ve ilaçlar olarak söyleyebiliriz.
Sterilizasyon ve dezenfeksiyon için kullanılan çeşitli deterjanlar, formaldehit, glutaraldehit, gaz sterilizasyonunda kullanılan etilen oksit, kullananlar için zararlı ajanlardır.
Madenlerde çalışanlarda sık görülen bir meslek hastalığı olan silikozise, diş protez laboratuvarlarında çalışan kişilerde de rastlanmaktadır.
Kimyasal risklerin bertaraf edilmesinde 6331 sayılı kanunun 30. maddesi kapsamında çıkarılan ve tüm işyerleri bakımından geçerli olarak uygulanması gereken tali hükümler de dikkate alınmalıdır
Hastanelerde Fiziksel Risk Etmenleri
Sağlık çalışanlarının fiziksel olarak almış olduğu risklerin başında, ısı, ışık ve gürültü gelmektedir. Bu risklerin oluşmasını engelleyebilmek adına sağlık birimlerinin azami seviyede aydınlık ve termal konfor aynı zamanda çalışanda olumsuz psikolojik ve fiziksel etki kısacası rahatsızlık oluşturmayacak seviyede gürültü ortamının ölçümlenerek test edilerek sağlanması gereklidir.
Dünya Sağlık Örgütü, hastanelerde gürültü düzeyinin gündüz 35 desibeli, gece ise 30 desibeli geçmemesi gerektiğini bildirmektedir. Bunun üzerindeki ses desibeli insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Gürültü düzeyinin azaltılmasına yönelik olarak; akustik tavan sistemi, gürültülü cihazın bir bölme içine alınması ya da çalışanın tecrit edilmesi yoluna gidilmesi, tek kişilik hasta odalarının oluşturulması; cihaz ve ekipmanların bakım onarım-tamiri gibi fiziksel önlemler ile birlikte personele gürültü ve önlenmesi konularında eğitim verilmesi gibi uygulamalar önerilebilir.
Hastanelerde Ergonomik Risk Etmenleri
Ergonomi özetle; insan – makine arası ilişkiyi anlayabilmenin yanında günlük yaşam ve iş aktivitelerinde insan kapasitesi ve iş talebi arasındaki açığı minimize etmek için kullanılan bir iş yöntemidir.
Sistematik incelemelerde ergonomik riskleri azaltmak için; ergonomik düzenlemelerin belirlenmesi, iş çevresinin değerlendirilmesi, işyerlerinin dizaynı ve iş organizasyonunun sağlanması; özellikli görevlerde spesifik çalışanlar için ergonomik çözümler bulunması, çalışanın memnun, etkin, üretken ve güvenli olduğu işyerini sağlamak olarak bildirilmektedir.
Acil servis, laboratuvar, poliklinik odaları, cerrahi, hasta bekleme koridoru, dahiliye servisleri, yanık-diyaliz merkezleri, banyo-tuvalet hizmetleri, çamaşır-ütü üniteleri, gıda üretim tesisleri vb. geliştirilecek ergonomik iş akış şemaları ile verimlilik artışının yanı sıra hastanede yaşanan tıbbi olumsuzlukların da ortadan kaldırılması sağlanacaktır .
Hastanelerde Psikososyal Risk Etmenleri
Sağlık sektöründe yoğun hizmetin ifası sırasında uzun sürelerle çalışmak zorunda kalma, nöbet sistemi, hasta ve yakınlarına duygusal destek vermek zorunda kalma gibi nedenler işle ilgili stres ve gerginliğe yol açmaktadır.
Çalışma hayatını olumsuz etkileyen ve yaygın bir biçimde gözlenen konulardan biri de psikolojik yıldırmadır buna ‘’MOBBİNG’’ denmektedir. Mobbinge maruz kalan bireylerin; Psikolojik travmaya, bireyin sağlığının bozulmasına, fiziksel olarak yıpranmaya kadar ciddi sonuçlar doğurabilmektedir. Ayrıca bıktırma, yıldırma , çalışanların izinlerinin kesilmesi, alması gereken bazı hizmetlerden maruz bırakılması kisiyi ciddi travma içerisine sokabilmektedir. Yapılan çalışmalar sağlık çalışanlarının %18 – 37 oranında doğrudan mobbinge maruz kaldığını; mobbingin iş tatminsizliğine, depresyona, heyecana ve isten ayrılma durumuna kadar geldiği gözlenmistir. İşyerlerinde yönetim tarafından, gerekse çalışanlar tarafınca gerekli çalışmaların yapılması ve mobbing’i engelleyecek önlemlerin alınması gerekmektedir. Kurumun birlikte çalıştıkları sağlık çalışanlarının işe bağlı stres yaşama ve bu stresle başetme durumlarının belirli aralıklarla belirlenmesi, elde edilen sonuçlara göre çalışma koşullarında düzenlemeler yapması, iş stresine neden olan faktörü tanıma, rehberlik ve danışmanlık programları oluşturulması, kurumdaki iş yükü dikkate alınarak, personel ve malzeme yetersizliklerinin giderilmesine yönelik planlamaların gerçekleştirilmesi şeklindeki çalışmalar iş sağlığı ve güvenliğine katkı sağlayacaktır.