Bağımlılık, iş sözleşmesini diğer iş görme borcu doğuran sözleşmelerden ayırt eden temel özelliğidir. Bağımlılık, sözleşmenin kuruluşundan sona ermesine kadar farklı biçimlerde etkisini gösterir. İş hukukunun tarihsel gelişiminde gördüğümüz üzere iş hukuku bağımlılığın yarattığı sakıncalara karşı işçinin korunması ilkesi amacıyla ortaya çıkması olarak bilinir.
İş sözleşmesi yapılması bir başka değişle işçinin işe alınması esnasında genellikle ekonomik durum olarak alt gelir gurubunda olan işçi, işveren karşısında lehine olan sözleşme maddelerini kabul ettirme gücüne sahip değildir.
İşçinin Korunması İlkesi
İş görme niteliği sebebiyle, işçi aynı zamanda işverene kişisel olarak bağımlıdır. Şahsi bağımlılığı sebebiyle, işçi iş görme borcunu işverenin emir ve talimatları doğrultusunda yapmak zorundadır. İşverenin iş sözleşmesinden doğan yönetim hakkı koruma amacıyla sınırlandırılmıştır.
Ücret genellikle işçinin ve ailesinin en önemli gelir kaynağı olduğundan dolayı işverenin ekonomik bağımlılığı altındadır. İşçinin ekonomik bağımlılığı işçinin gerek sözleşme gerekse ifası sırasındaki irade açıklamaları koruyucu düzenlemelerle güvence altına alınmasını gerektirmiştir.
Öte yandan işveren sadece işçinin beden bütünlüğünü değil, onurunu ve kişilik değerlerini korumakla da yükümlüdür.
İşçi Hakları
İşçinin Korunması İlkesi yalnızca işçiyi koruyucu nitelikteki yasal düzenlemelerle hayata geçmekle de kalmaz güçsüz taraf olan işçiyi yargı ve hukuksal anlamda lehine uygulamalarda bulunabilir. İşçinin korunması ilkesi sınırsız biçimde işçilere ekonomik ve sosyal haklar sağlamak olarak anlaşılmamalıdır. Anayasa kararında ifade edildiği gibi, sosyal devlet, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği ve dolayısıyla toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü bir devlet anlayışıdır.
Özet olarak İşçinin Korunması İlkesi amacıyla toplum yararınadır. Küreselleşmenin doğal sonucu olarak bilişim teknolojisindeki gelişmelerin hızla yaygınlaşması ve otomasyona geçilmesi üretimin yapısını esaslı anlamda değiştirmiştir. İstihdam olanaklarının arttırılması ve işsizliğin önlenmesinin çözümü iş hukukunda esnekleşme talepleri ileri sürülmüştür. Esneklik talepleri ile işçinin korunması arasında bir denge gerektiği ölçüde esneklik içeren çözümler geliştirilmelidir.
Çalışma Ortamı Gözetimi
Deney test ölçüm laboratuvarlarınca yapılan termal konfor ölçümleri, aydınlatma ölçümleri, toz partikül ölçümleri, gürültü ölçümleri vs ölçüm sonuç raporları ilgili mevzuatın sınır değerleri karşılaştırılır ve işletme de alınacak tedbirlerin, gerekli iyileştirme faaliyetlerinden sonra ortam ölçümleri ve iş hijyeni ölçümleri tekrarlanarak yasal zorunluluk kapsamından ve işçilerin çalışma ortamı hakkında bağımsız akredite laboratuvarlarınca bilgi sahibi olur.
Örnek olarak işletmede basit bir yaralanma olayında müfettişlerinin teftişinde aydınlatma değerlerini düşük bulabilir. İşletmeyi büyük maddi tazminatlarla sonuçlanmasına sebep olmasına kadar büyüyebilir. Bu sebepledir ki işyeri sahipleri bu tür zor durumlarla karşılaşmaması için iş yeri ortamının büyüklüğü ve hizmet kapsamında iş sağlığı ve güvenliği ortam ölçümlerini kesinlikle yapılması tavsiye edilmektedir. Bu durumlardaki deneyimlerimize göre, yalnız kaza, ceza olaylarından ortam ölçümleri yasal zorunluluk veya idari para cezası korkusuyla yapılmamalıdır. İnsan hayatını ve hayat kalitesini yaşadığımız çalışma ortamını düzenleyerek başlayabiliriz.